Karanlık Mod
01-11-2025
Logo
Ders 5-Kehf Suresi – 103-106. Ayetlerin Tefsiri – Ahirette mutlu olmak için amellerin Allah’ın dini hükümlerine uygun olmalıdır.
   
 
 
Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla  
 
Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’adır. Salât ve selam güvenilir ve sözünün eri olan Hz. Muhammed (s.a.v.)’e olsun.

En büyük musibet öyle olmadığı halde doğru olduğunuza inanmanızdır:

Değerli kardeşlerim, Kehf Suresi’nin 103. Ayeti ve sonrasında Allah Teala şöyle buyurmaktadır:

﴾ قُلْ هَلْ نُنَبِّئُكُمْ بِالْأَخْسَرِينَ أَعْمَالاً (103) الَّذِينَ ضَلَّ سَعْيُهُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَهُمْ يَحْسَبُونَ أَنَّهُمْ يُحْسِنُونَ صُنْعاً (104) أُولَئِكَ الَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِ رَبِّهِمْ وَلِقَائِهِ فَحَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فَلَا نُقِيمُ لَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَزْناً (105) ذَلِكَ جَزَاؤُهُمْ جَهَنَّمُ بِمَا كَفَرُوا وَاتَّخَذُوا آيَاتِي وَرُسُلِي هُزُواً (106) ﴿

[ سورة الكهف ]

 “De ki: “Size, iş ve davranışları bakımından en çok ziyana uğrayanları bildirelim mi? Onlar, iyi yaptıklarını sandıkları halde, dünya hayatında çabaları boşa giden kimselerdir.” İşte onlar, rablerinin âyetlerini ve O’na kavuşmayı inkâr eden, bu yüzden amelleri boşa gitmiş olanlardır. Bu sebeple biz kıyamet gününde onların (dünyadaki) amellerine değer vermeyiz. İnkâr etmeleri, âyetlerimi ve resullerimi alaya almaları sebebiyle işte onların cezası cehennemdir.” 

[ Kehf Suresi: 103-106 ]

En büyük musibet bilmemek, bilmediğini bilmemektir. En kötü hatayı yapıp bunun doğru olduğuna inanırsınız ve insanlar içinde hak yoldan en uzak olan siz olursunuz. Ama kendinizi doğru yolda sanırsınız. Kendinin doğru herkesin yanlış olduğunu düşünmek insanın başına gelebilecek en büyük felakettir. 
Bazı insanlar bilirler ve bildiklerinin de bilincindedirler. O kişiler alimlerdir, onları takip edin. Bazıları ise bilmez ama bilmediğinin de farkındadırlar. Onlar da cahillerdir, onlara öğretin. Ve bazıları da vardır ki bilmezler ama bilmediklerinin de farkında değildirler. İşte onlar şeytandır, onlardan sakının.
Felaket yüksek tansiyonu tuzu arttırarak tedavi etmektir. Kalp krizini daha fazla çalışmayla tedavi etmektir. Bu en büyük musibettir. Yolda ters yönden gidersiniz, Neden ters yönden gidersiniz? Derinleşmiş bir cehalettendir ancak. Peki, neden nasihati dinlemezsiniz? Çünkü doğru yolda olduğunuza inanırsınız. Bu inattır yani büyük bir hatadır. Hele ki cehaletle birleşmiş bir inat…

Kaybedenlerin Tanımı:

قُلْ هَلْ نُنَبِّئُكُمْ بِالْأَخْسَرِينَ أَعْمَالاً (103) ﴿

[ سورة الكهف ]

“De ki: “Size, iş ve davranışları bakımından en çok ziyana uğrayanları bildirelim mi?”  

[ Kehf Suresi: 103 ]

“Ziyana uğrayanlar, kaybedenler” demedi Rabbimiz. Şöyle buyurdu: 

﴾ قُلْ هَلْ نُنَبِّئُكُمْ بِالْأَخْسَرِينَ أَعْمَالاً (103) ﴿

[ سورة الكهف ]

 “De ki: “Size, iş ve davranışları bakımından en çok ziyana uğrayanları bildirelim mi?”  

[ Kehf Suresi: 103 ]

“El-Ahsar” kelimesi efal vezninde gelmiş ism-i tafdil (yani en manası katan kalıp) olarak kullanılmıştır. İnsanların en çok ziyana uğrayanı manasını taşımaktadır. Şehvete düşkünlüğünün aşırı olduğunu düşünen kişi zekilerdendir. İnsanların mallarını haksız yere almanın aşırılık olduğunu düşünen kişi akıllı bir insandır. İnsanları köleleştirmekte aşırıya kaçanlar güçlü kişilerdir genelde.

قُلْ هَلْ نُنَبِّئُكُمْ بِالْأَخْسَرِينَ أَعْمَالاً (103) الَّذِينَ ضَلَّ سَعْيُهُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَهُمْ يَحْسَبُونَ أَنَّهُمْ يُحْسِنُونَ صُنْعًا (104) ﴿ 

[ سورة الكهف ]

 “De ki: “Size, iş ve davranışları bakımından en çok ziyana uğrayanları bildirelim mi? Onlar, iyi yaptıklarını sandıkları halde, dünya hayatında çabaları boşa giden kimselerdir.”"  

[ Kehf Suresi: 103-104 ]

Çaba ameldir. Dünya hayatında amel ya da iş bir hedefe yönelik olmalıdır. Bu hedef de Allah rızasıdır. Ve bu ameli de cennete kavuşmak için kullanmaktır.

﴾ وَابْتَغِ فِيمَا آتَاكَ اللَّهُ الدَّارَ الْآخِرَةَ وَلَا تَنْسَ نَصِيبَكَ مِنَ الدُّنْيَا وَأَحْسِنْ كَمَا أَحْسَنَ اللَّهُ إِلَيْكَ وَلَا تَبْغِ الْفَسَادَ فِي الْأَرْضِ إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِدِينَ (77) ﴿

[ سورة القصص ]

 “Allah’ın sana verdiği şeylerde ahiret yurdunu ara. Dünyadan da nasibini unutma. Allah’ın sana iyilik yaptığı gibi sen de iyilik yap ve yeryüzünde bozgunculuk isteme. Çünkü Allah, bozguncuları sevmez.”  

[ Kasas Suresi: 77 ]

Amel, başka bir tabirle hareket yani insanın hayattaki hareketidir. İnsan hareket eder, uyanır, yer, içer, gülümser, kahkaha atar, kızar, şiddete başvurur, para biriktirir, para harcar. Bu hareketler hep Allah rızasına yönelik olmalıdır. Hareket, amel, yol, cennetin bedeli olmaya yönelik olmalıdır. İşte hidayete ermiş kişi budur. Her gün onlarca defa hatta birkaç düzine Fatiha okumuyor musun?

﴾ اهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَقِيمَ (6) صِرَاطَ الَّذِينَ أَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ غَيْرِ الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ وَلَا الضَّالِّينَ (7) ﴿

[ سورة الفاتحة ]

“Bizi dosdoğru yola ilet; Nimetine erdirdiklerinin yoluna; gazaba uğramışların yoluna da, dalâlete sapmışların yoluna da değil! Âmin!” 

[ Fatiha Suresi: 6-7 ]

Amel Allah rızasına yönelik olmalıdır. Ya da amel Allah’ın dinine uygun olmalıdır. Uyumlu ve yönelik olmalı… Yani davranışa uygun, niyete yönelik… Amel konusunda kaybedenler ameli dine uygun ve Allah rızasına yönelik olmayanlardır.

قُلْ هَلْ نُنَبِّئُكُمْ بِالْأَخْسَرِينَ أَعْمَالاً (103) الَّذِينَ ضَلَّ سَعْيُهُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَهُمْ يَحْسَبُونَ أَنَّهُمْ يُحْسِنُونَ صُنْعًا (104) ﴿ 

[ سورة الكهف ]

“De ki: “Size, iş ve davranışları bakımından en çok ziyana uğrayanları bildirelim mi? Onlar, iyi yaptıklarını sandıkları halde, dünya hayatında çabaları boşa giden kimselerdir.”” 

[ Kehf Suresi: 103-104 ]

Önceden de belirttiğim gibi, Halep’ten toplamanız gereken büyük bir meblağ para var. Halep trenine binebilirsiniz. Trende onlarca hata yapabilirsiniz. İçerisinde sizi rahatsız eden gençlerin olduğu bir vagona binebilirsiniz. Birinci seviyedeki biletle üçüncü seviyede bir trene de binebilirsiniz. Açlıktan kıvranıyor ama trende yemek vagonunun olmadığını bilmiyor olabilirsiniz. Bunların hepsi hatadır ama tren doğru yöne yani Halep’e hareket ediyordur. Ve oraya uygun vakitte varacaktır. Siz de o büyük meblağı alacaksınız. Ama asıl kabule edilemez bir hata vardır ki, o da ters istikamete giden trene binmektir. Asıl hata budur.

Kim Allah yolundan saparsa çabası da boşa gider:

﴾ قُلْ هَلْ نُنَبِّئُكُمْ بِالْأَخْسَرِينَ أَعْمَالاً (103) الَّذِينَ ضَلَّ سَعْيُهُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَهُمْ يَحْسَبُونَ أَنَّهُمْ يُحْسِنُونَ صُنْعًا (104) ﴿ 

[ سورة الكهف ]

“De ki: “Size, iş ve davranışları bakımından en çok ziyana uğrayanları bildirelim mi? Onlar, iyi yaptıklarını sandıkları halde, dünya hayatında çabaları boşa giden kimselerdir.””  

[ Kehf Suresi: 103-104 ]

Ama bunun sebebi nedir? Onlar neden saptılar? Neden çabaları boşa gitti? Onlar neden iyi yaptıklarını sanıyorlar? Bu bir mizaç meselesi mi? Açıklaması olmayan bir mesele mi? Rastgele bir mesele mi? Yoksa belirli bir kanun mu? Bunun delili üçüncü ayettir:

أُولَئِكَ الَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِ رَبِّهِمْ وَلِقَائِهِ فَحَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فَلَا نُقِيمُ لَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَزْناً (105) ﴿

[ سورة الكهف ]

 “İşte onlar, rablerinin âyetlerini ve O’na kavuşmayı inkâr eden, bu yüzden amelleri boşa gitmiş olanlardır. Bu sebeple biz kıyamet gününde onların (dünyadaki) amellerine değer vermeyiz.” 

[ Kehf Suresi: 105 ]

Allah’ın büyüklüğünü gösteren işaretlere inanmadılar: Yani ona kulak vermediler. Kuran ayetlerini okumadılar. Kainata dair ayetlere de dönüp bakmadılar. 

﴾ أُولَئِكَ الَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِ رَبِّهِمْ وَلِقَائِهِ فَحَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فَلَا نُقِيمُ لَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَزْناً (105) ﴿

[ سورة الكهف ]

“İşte onlar, rablerinin âyetlerini ve O’na kavuşmayı inkâr eden, bu yüzden amelleri boşa gitmiş olanlardır. Bu sebeple biz kıyamet gününde onların (dünyadaki) amellerine değer vermeyiz.” 

[ Kehf Suresi: 105 ]

Kuran ayetleri, kainata dair ve varoluşa dair işaretler… Düşünmedi, umursamadı ve yönelmedi.

﴾ أُولَئِكَ الَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِ رَبِّهِمْ وَلِقَائِهِ فَحَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فَلَا نُقِيمُ لَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَزْناً (105) ﴿

[ سورة الكهف ]

“İşte onlar, rablerinin âyetlerini ve O’na kavuşmayı inkâr eden, bu yüzden amelleri boşa gitmiş olanlardır. Bu sebeple biz kıyamet gününde onların (dünyadaki) amellerine değer vermeyiz.”  

[ Kehf Suresi: 105 ]

O’nunla karşılaşmayı da inkar ettiler. Eğer karşılaşacaklarına inansalardı düzgün yaşarlardı. Hesap gününe inandığı halde düzgün yaşamayan insan olur mu? Asla! Üç hakikat vardır. Vallahi kardeşlerim, hesap gününe gerçekten inansaydı Allah yolundan bir santim bile sapmazdı. Allah’ın var olduğuna, her şeyi bildiğine, hesaba çekeceğine iman ederdi. Üç kelime; Ona gerçek bir imanla iman ederseniz Vallahi O’nun yolundan bir santim bile şaşamazsınız. Var olduğuna inanır, bildiğine ve hesaba çekeceğine iman edersiniz

أُولَئِكَ الَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِ رَبِّهِمْ وَلِقَائِهِ فَحَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فَلَا نُقِيمُ لَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَزْناً (105) ﴿

[ سورة الكهف ]

“İşte onlar, rablerinin âyetlerini ve O’na kavuşmayı inkâr eden, bu yüzden amelleri boşa gitmiş olanlardır. Bu sebeple biz kıyamet gününde onların (dünyadaki) amellerine değer vermeyiz.”  

[ Kehf Suresi: 105 ]

Amellerin boşa gitmesinin anlamları:

Rablerine kavuşmayı inkar edenler:

﴾ أُولَئِكَ الَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِ رَبِّهِمْ وَلِقَائِهِ فَحَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فَلَا نُقِيمُ لَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَزْناً (105) ﴿

[ سورة الكهف ]

“İşte onlar, rablerinin âyetlerini ve O’na kavuşmayı inkâr eden, bu yüzden amelleri boşa gitmiş olanlardır. Bu sebeple biz kıyamet gününde onların (dünyadaki) amellerine değer vermeyiz.” 

[ Kehf Suresi: 105 ]

Amellerin boşa gitmesinin iki anlamı vardır: İlk anlamı amelin kendisinin bozuk olmasıdır. Kişi zina eder, başka kadınlara saldırır, eşine ihanet eder, etrafındaki insanlara ihanet eder, haram mal yer, yalan söyler, aldatır, iki yüzlülük yapar, kavga eder… İşte bu amel boşa gider, boştur çünkü, ihanet boştur, yalan, laf taşımak, cimrilik, intikam, kibir hep boş şeylerdir ve fıtrata uygun olmadıklarından zaten boşa giderler.

أُولَئِكَ الَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِ رَبِّهِمْ وَلِقَائِهِ فَحَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فَلَا نُقِيمُ لَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَزْناً (105) ﴿

[ سورة الكهف ]

“İşte onlar, rablerinin âyetlerini ve O’na kavuşmayı inkâr eden, bu yüzden amelleri boşa gitmiş olanlardır. Bu sebeple biz kıyamet gününde onların (dünyadaki) amellerine değer vermeyiz.” 

[ Kehf Suresi: 105 ]

İkinci anlam şöyledir: İnsanların gözünde büyük bir amel olabilir ama niyetler kötüdür. Bir hastane kurarsınız, bu insani bir ameldir. Tek amacı kardır. Bir okul inşa edersiniz yaptığınız iş eğitici ve kıymetlidir. Ama tek amacı maddi kar elde etmektir. İnsanlar size alim desin diye ilim öğrenebilirsiniz. Ama “onu cehenneme atın” da denebilir. Dolayısıyla amellerin boşa gitmesi ya türünden ya da niyetinden olur. Ya amelin içeriği bozuk olduğu için geçersiz kılar ya da niyette bozukluk olduğu için boşa gider.

﴾ أُولَئِكَ الَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِ رَبِّهِمْ وَلِقَائِهِ فَحَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فَلَا نُقِيمُ لَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَزْناً (105) ﴿

[ سورة الكهف ]

“İşte onlar, rablerinin âyetlerini ve O’na kavuşmayı inkâr eden, bu yüzden amelleri boşa gitmiş olanlardır. Bu sebeple biz kıyamet gününde onların (dünyadaki) amellerine değer vermeyiz.” 

[ Kehf Suresi: 105 ]

Amerika’nın en büyük iş adamlarından biri denizde bir yatta bir hayat kadını ile ölü bulundu. Mümin Allah Teala için kıymetlidir. En güzel halde ölür. Hayatı mukaddestir. Evi, ilişkileri de öyledir. Ancak dünya ehli olan kişinin Allah katında bir değeri olmaz. Allah’ın gözünden düşer onlar. O’ndan başka ilah olmayan Allah Teala’ya yemin olsun. Kişi gökyüzünden yere düşüp kaburgalarının kırılması Allah’ın tabiri caizse gözünden düşmesinden daha iyidir. İnsan günah işlediğinde Allah’ın gözünden düşer. Allah’ın yarattığı varlıklara saldırır, Allah’ın verdiği nimetlerle cimrilik ederse Allah’ın gözünden düşer.

﴾ أُولَئِكَ الَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِ رَبِّهِمْ وَلِقَائِهِ فَحَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فَلَا نُقِيمُ لَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَزْناً (105) ﴿

[ سورة الكهف ]

“İşte onlar, rablerinin âyetlerini ve O’na kavuşmayı inkâr eden, bu yüzden amelleri boşa gitmiş olanlardır. Bu sebeple biz kıyamet gününde onların (dünyadaki) amellerine değer vermeyiz.” 

(Kehf Suresi: 105)
Bunlar yüce Allah’ın şu ayetleriyle dengelenmektedir:

﴾ لَقَدْ رَضِيَ اللَّهُ عَنِ الْمُؤْمِنِينَ إِذْ يُبَايِعُونَكَ تَحْتَ الشَّجَرَةِ فَعَلِمَ مَا فِي قُلُوبِهِمْ فَأَنْزَلَ السَّكِينَةَ عَلَيْهِمْ وَأَثَابَهُمْ فَتْحاً قَرِيباً (18) ﴿

[ سورة الفتح ]

“Andolsun ki o ağacın altında sana biat ederlerken Allah, o müminlerden razı olmuştur. Kalplerinde olanı bilmiş, onlara güven duygusu vermiş ve onları pek yakın bir fetihle ödüllendirmiştir.” 

[ Fetih Suresi: 18 ]

﴾ إِنَّ الَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللَّهَ يَدُ اللَّهِ فَوْقَ أَيْدِيهِمْ فَمَنْ نَكَثَ فَإِنَّمَا يَنْكُثُ عَلَى نَفْسِهِ وَمَنْ أَوْفَى بِمَا عَاهَدَ عَلَيْهُ اللَّهَ فَسَيُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا (10) ﴿

[ سورة الفتح ]

“Sana bîat edenler ancak Allah’a bîat etmiş olurlar. Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir. Verdiği sözden dönen kendi aleyhine dönmüş olur. Allah’a verdiği sözü yerine getirene, Allah büyük bir mükâfat verecektir.” 

[ Fetih Suresi: 10 ]

Yine Rasulullah (s.a.v.)’in kendisine şöyle söylediği yüce sahabi ile tartmaktadır: 

(( والله يا معاذ إني لأحبك ))

“Vallahi ya Muaz Ben seni seviyorum.” 

Onu bununla mı tartıyor? Bu ahiret mertebesidir.

İnsanın dünyada ulaşabileceği en büyük mertebe Allah’ın kendisinden razı olduğunu hissetmesidir:


Allah’ın sizden razı olduğunu hissetmeniz dünyada ulaşabileceğiniz en büyük mertebedir. O’ndan başka ilah olmayan Allah’a yemin ederim ki, bu senin için kızıl develerden, dünya malından, dünyadan ve onun içindekilerden, dünyadaki nimetlerin tamamından daha hayırlıdır. Kişi Allah’ın rızasına ulaşabilsin. Sonra bazen öyle güçlü ve büyük insanlar vardır ki onları memnun etmek mümkün değildir. Razı olmaları imkansızdır. Sınırlı sayıda insana karşı ancak açıktırlar. Ama Allah Teala her kuluna rızasını bolca bahşeder. Ne mahrum kalan ne de tamamen affedilen bir topluluk olmaz. 

﴾ قُلْ إِنَّمَا أَنَا بَشَرٌ مِثْلُكُمْ يُوحَى إِلَيَّ أَنَّمَا إِلَهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ فَمَنْ كَانَ يَرْجُوا لِقَاءَ رَبِّهِ فَلْيَعْمَلْ عَمَلاً صَالِحاً وَلَا يُشْرِكْ بِعِبَادَةِ رَبِّهِ أَحَداً(110) ﴿

[ سورة الكهف ]

“De ki: “Ben, yalnızca sizin gibi bir insanım. Şu var ki bana, ilâhınızın, sadece bir ilâh olduğu vahyolunuyor. Artık her kim rabbine kavuşmayı bekliyorsa dünya ve âhirete yararlı iş yapsın ve rabbine ibadette hiçbir şeyi ortak koşmasın.”  

[ Kehf Suresi: 110 ]

Allah’ın kapısı herkese açıktır. Beyaz, siyah, zengin, fakir, kültürlü, kültürsüz herkese… Sana der ki: “Ben kültürlü biri değilim.” Ona de ki: “Kültürlüsün.” Sana “nasıl?” diye soracak. Sen Allah’ın emirleri doğrultusunda istikamet üzere gitmiyor musun? Evet! O zaman Elhamdülillah! İşte ilim budur. Tıpkı Efendimizin buyurduğu gibi:

(( كفى بالمرء علماً أن يخشى الله ، وكفى به جهلاً أن يعصيه ))

 “Kişiye ilim olarak Allah’tan korkması, cehalet olarak da O’na isyan etmesi yeter.” 

Vallahi bir insanın yüksek diploması olsa ama içki içiyorsa, o insan Allah katında cahildir. Kulaklar, kaşlar ve gözlerini Allah’ın haram kıldıklarına karşı kapatırsa, helali araştırır ve bulursa, o insan da alimdir. İstikamet üzere olan her kimse Allah katında alimdir ve bu kesin delille sabittir. 

(( كفى بالمرء علماً أن يخشى الله ، وكفى به جهلاً أن يعصيه ))

“Kişiye ilim olarak Allah’tan korkması, cehalet olarak da O’na isyan etmesi yeter.” 

  
İsyan eden cahil, itaat eden alimdir.
Şöyle ki: 

﴾ أُولَئِكَ الَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِ رَبِّهِمْ وَلِقَائِهِ فَحَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فَلَا نُقِيمُ لَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَزْناً (105) ﴿

[ سورة الكهف ]

“İşte onlar, rablerinin âyetlerini ve O’na kavuşmayı inkâr eden, bu yüzden amelleri boşa gitmiş olanlardır. Bu sebeple biz kıyamet gününde onların (dünyadaki) amellerine değer vermeyiz.” 

[ Kehf Suresi: 105 ]

Nice dağınık, tozlu iki kıyafeti olan, kapılardan kovulmuş insan var ki, Allah’a yemin etse Allah onu yerine getirir. Rasulullah (s.a.v.) Efendimiz gece namaz kılmak istediğinde odası çok çok dardı. Odanın genişliği gece namazı kılmasına izin vermezdi. Eşi de uyurdu. Yüce Allah şöyle buyururdu:

﴾ لَعَمْرُكَ إِنَّهُمْ لَفِي سَكْرَتِهِمْ يَعْمَهُونَ (72) ﴿

[ سورة الحجر ]

 “Senin hayatına and olsun ki, onlar sarhoşlukları içinde bocalayıp duruyorlardı.” 

[ Hicr Suresi: 72 ]

Allah Teala Rasulullah (s.a.v.)’in hayatına yemin ediyor. Bundan daha şerefli bir şey var mıdır?

Rasulullah (s.a.v.)’in Allah katındaki konumu:

Allah Teala Rasulullah (s.a.v.)’e hiç ismiyle hitap etmemiştir. Oysa ki şöyle buyurmuştur:

﴾ يَا يَحْيَى خُذِ الْكِتَابَ بِقُوَّةٍ وَآتَيْنَاهُ الْحُكْمَ صَبِيّاً (12) ﴿

[ سورة مريم ]

 “Ey Yahyâ! Kitaba var gücünle sarıl!” dedik ve ona henüz çocukken hikmeti verdik.” 

[ Meryem Suresi: 12 ]

إِذْ قَالَ اللَّهُ يَا عِيسَى إِنِّي مُتَوَفِّيكَ وَرَافِعُكَ إِلَيَّ وَمُطَهِّرُكَ مِنَ الَّذِينَ كَفَرُوا وَجَاعِلُ الَّذِينَ اتَّبَعُوكَ فَوْقَ الَّذِينَ كَفَرُوا إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ ثُمَّ إِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ فَأَحْكُمُ بَيْنَكُمْ فِيمَا كُنْتُمْ فِيهِ تَخْتَلِفُونَ (55) ﴿

[ سورة آل عمران ]

 “Allah buyurmuştu ki: “Ey Îsâ! Ben seni vefat ettireceğim, seni katıma yükselteceğim, seni o inkârcılardan arındıracağım ve sana tâbi olanları kıyamet gününe kadar inkâr edenlerden üstün kılacağım. Sonra dönüşünüz bana olacak. İşte, ayrılığa düşüp durduğunuz hususlarda aranızda hükmü o zaman ben vereceğim.”  

[ Al-i İmran Suresi: 55 ]

﴾ يَا زَكَرِيَّا إِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلَامٍ اسْمُهُ يَحْيَى لَمْ نَجْعَلْ لَهُ مِنْ قَبْلُ سَمِيّاً (7) ﴿

[ سورة مريم ]

“Allah buyurdu ki: “Ey Zekeriyyâ! Biz sana Yahyâ adında bir oğul müjdeliyoruz. Bu adı daha önce kimseye vermedik.” 

[ Meryem Suresi: 7 ]

قَالَ يَا آدَمُ أَنْبِئْهُمْ بِأَسْمَائِهِمْ فَلَمَّا أَنْبَأَهُمْ بِأَسْمَائِهِمْ قَالَ أَلَمْ أَقُلْ لَكُمْ إِنِّي أَعْلَمُ غَيْبَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَأَعْلَمُ مَا تُبْدُونَ وَمَا كُنْتُمْ تَكْتُمُونَ (33) ﴿

[ سورة البقرة ]

“Allah, şöyle dedi: “Ey Âdem! Onlara bunların isimlerini söyle.” Âdem, meleklere onların isimlerini bildirince Allah, “Size, göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ki ben bilirim, yine açığa vurduklarınızı da, gizli tuttuklarınızı da ben bilirim demedim mi?” dedi.” 

[ Bakara Suresi: 33 ]

﴾ قَالَ يَا مُوسَى إِنِّي اصْطَفَيْتُكَ عَلَى النَّاسِ بِرِسَالَاتِي وَبِكَلَامِي فَخُذْ مَا آتَيْتُكَ وَكُنْ مِنَ الشَّاكِرِينَ (144) ﴿

[ سورة الأعراف ]

“Allah, “Ey Mûsâ!” dedi, “Ben, mesajlarımı iletmek ve sözüme muhatap kılmak için insanlar arasından seni seçtim. Sana verdiğimi al ve şükredenlerden ol.” 

[ Araf Suresi: 144 ]

قَالَ يَا نُوحُ إِنَّهُ لَيْسَ مِنْ أَهْلِكَ إِنَّهُ عَمَلٌ غَيْرُ صَالِحٍ فَلَا تَسْأَلْنِ مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ إِنِّي أَعِظُكَ أَنْ تَكُونَ مِنَ الْجَاهِلِينَ(46)﴿ 

[ سورة هود ]

“Allah, “Ey Nûh! O, asla senin âilenden değildir. Onun yaptığı, iyi olmayan bir iştir. O hâlde, hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi benden isteme. Ben, sana cahillerden olmamanı öğütlerim” dedi.” 

[ Hud Suresi: 46 ]


Ama Kuran’da hiç “Ey Muhammed” dememiştir. Ey Peygamber, Ey Resul… Haber anlamında ismi zikredilmişse de muhatap olarak ismiyle hitap edilmemiştir. 

مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللَّهِ  وَالَّذِينَ مَعَهُ أَشِدَّاءُ عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَاءُ بَيْنَهُمْ تَرَاهُمْ رُكَّعًا سُجَّدًا يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِنَ اللَّهِ وَرِضْوَانًا سِيمَاهُمْ فِي وُجُوهِهِمْ مِنْ أَثَرِ السُّجُودِ ذَلِكَ مَثَلُهُمْ فِي التَّوْرَاةِ وَمَثَلُهُمْ فِي الْإِنْجِيلِ كَزَرْعٍ أَخْرَجَ شَطْأَهُ فَآزَرَهُ فَاسْتَغْلَظَ فَاسْتَوَى عَلَى سُوقِهِ يُعْجِبُ الزُّرَّاعَ لِيَغِيظَ بِهِمُ الْكُفَّارَ وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْهُمْ مَغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا (29) ﴿

[ سورة الفتح ]

“Muhammed, Allah’ın Resûlüdür. Onunla beraber olanlar, inkârcılara karşı çetin, birbirlerine karşı da merhametlidirler. Onların, rükû ve secde hâlinde, Allah’tan lütuf ve hoşnutluk istediklerini görürsün. Onların secde eseri olan alametleri yüzlerindedir. İşte bu, onların Tevrat’ta ve İncil’de anlatılan durumlarıdır: Onlar filizini çıkarmış, onu kuvvetlendirmiş, kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş, ziraatçıların hoşuna giden bir ekin gibidirler. Allah, kendileri sebebiyle inkârcıları öfkelendirmek için onları böyle sağlam ve dirençli kılar. Allah, içlerinden iman edip salih amel işleyenlere bir bağışlama ve büyük bir mükâfat vaad etmiştir.” 

[ Fetih Suresi: 29 ]

“Ey Peygamber, Ey Resul” hitapları seni yücelttik anlamındadır. Allah’tan başka ilah yoktur, Muhammed O’nun resulüdür. Peki, Allah Teala neden Rasulullah (s.a.v.)’in kabrinin Medine’de olmasını istemiştir? Mekke-i Mükerreme’de olsaydı, hacılar hac ibadetlerini yerine getirirken topluca Efendimizi ziyaret ederlerdi. Allah Teala O’nun kabrini insanlar özel olarak ziyaret etsinler diye, Efendimizi onurlandırmak için Medine’de yaptırdı. Binlerce, yüz binlerce insanın Rasulullah (s.a.v.)’in kabrini ziyaret maksadıyla Medine’ye gidip mutlu olduklarını görürsün.

Allah katında yücelmeyi istemek:


Şöyle ki:

﴾ أُولَئِكَ الَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِ رَبِّهِمْ وَلِقَائِهِ فَحَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فَلَا نُقِيمُ لَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَزْناً (105) ﴿

[ سورة الكهف ]

“İşte onlar, rablerinin âyetlerini ve O’na kavuşmayı inkâr eden, bu yüzden amelleri boşa gitmiş olanlardır. Bu sebeple biz kıyamet gününde onların (dünyadaki) amellerine değer vermeyiz.” 

[ Kehf Suresi: 105 ]

(( "رب أشعث أغبر ذي طمرين ، مدفوع بالأبواب ، لو أقسم على الله لأبره" ))

“Nice dağınık, tozlu iki kıyafeti olan, kapılardan kovulmuş insan var ki, Allah’a yemin etse Allah onu yerine getirir” 


Rasulullah (s.a.v.)’e sahabilerden biri geldi ve Efendimiz şöyle dedi: “Ey Cebrail’in gelişini bana haber verdiği kişi hoş geldin.” Sahabi “Benim gibi biri mi?” diye sordu. Fakir görünüyordu. Efendimiz buyurdu ki: “Evet kardeşim, sen yeryüzünde önemsiz ama göklerde ilim sahibisin. Onuncu sınıf bir memur olabilirsin ama senin tırnağın bir milyon insandan daha değerlidir. Senin tırnağın bir milyon günahkar kimseden daha hayırlıdır. Sen istikamet üzeresin.”

Öyleyse kardeşlerim, Allah katında yücelmeyi isteyin. İnsanların gözünce yücelmeyi değil. İnsanlar ölür, onlar katındaki değerinin bir önemi yoktur. Ayet şu şekilde gelmiştir:

﴾ قُلْ هَلْ نُنَبِّئُكُمْ بِالْأَخْسَرِينَ أَعْمَالاً (103) الَّذِينَ ضَلَّ سَعْيُهُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَهُمْ يَحْسَبُونَ أَنَّهُمْ يُحْسِنُونَ صُنْعاً (104) أُولَئِكَ الَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِ رَبِّهِمْ وَلِقَائِهِ فَحَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فَلَا نُقِيمُ لَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَزْناً (105) ذَلِكَ جَزَاؤُهُمْ جَهَنَّمُ بِمَا كَفَرُوا وَاتَّخَذُوا آيَاتِي وَرُسُلِي هُزُواً (106) ﴿

[ سورة الكهف ]

“De ki: “Size, iş ve davranışları bakımından en çok ziyana uğrayanları bildirelim mi? Onlar, iyi yaptıklarını sandıkları halde, dünya hayatında çabaları boşa giden kimselerdir.” İşte onlar, rablerinin âyetlerini ve O’na kavuşmayı inkâr eden, bu yüzden amelleri boşa gitmiş olanlardır. Bu sebeple biz kıyamet gününde onların (dünyadaki) amellerine değer vermeyiz. İnkâr etmeleri, âyetlerimi ve resullerimi alaya almaları sebebiyle işte onların cezası cehennemdir.” 

[ Kehf Suresi: 103-106 ]

Alemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun.

Metni indir

نص الدعاة

Mevcut Diller

Resmi Gizle